Erasmus ismini Hollandalı düşünür “Desiderius Erasmus”tan almış.Erasmus’un gerçek şehri Rotterdam bir sonraki durağım.19 dereceli Roma’dan 2 derece Rotterdam’a indiğimde kendime gelemeyişim,havaalanında kuzenimi seneler sonra görüyormuşum gibi sarılışım hala
aklımda.Şaşkın halde arabayla eve giderkenki
saçmalıklarımı da hala hatırlıyorum: ” Kornaya neden basmıyorsun
Nesrin?” ,”Nesrin şuraya bak 60 yaşında
teyze etekle bisiklet sürüyooo bi bak Nesrin nolur bak!” ,”Burası ne zamandır soğuk Nesrin?”,”Sen
de üşümüyor musun Nesrin?” ,”Bu şehirde ne kadar zenci var” ,”Adım başı Sex Shop ya oha! ”,”Coffee Shop diyo
kahve evi değil ya bu biliyorum ,
uyuşturucu içiyorlar di mi burada?”,”Elele adamlar gördüm Nesrinnnnnnnnn!!!” , ”Bu ev yamuk kare
mi? Camından düşüverirsin valla muazzallah! ” ve Nesrin’in kahkahaları.Bunların hepsi
yarım saatlik havaalanından eve
gidiş süresince yaşanan şoklarım ki bu daha
9 günde yaşanacak diğer travmaların habercisiymiş.
Kına ve
düğün telaşesi öncesi beni bekleyen ev halkıyla bile tam oturamadan Nesrin’le attık
kendimizi dışarı.İtalyanların bize benzer hali hiç yurtdışındaymış hissi
yaratmamış bende.Rotterdam’ı gezerken Avrupa’da olduğumu daha net anladığımı
söyleyebilirim.Geniş kanallar üzerindeki dev köprülerden geçerek merkeze
ulaştığımızda Westermeijer (Eski beyaz
ev) göze çarpıyor hemen.Meğersem burası
Almanlarla savaş sonrasında Rotterdam’da ayakta kalan tek yapıtmış.
Almanlar vicdana gelip yıkmaya kıyamamışlar.Ve daha sonra yanında duran küp evler
görünüyor.. Zaten şehrin tamamı yeni evler
ve kanal kenarındaki
gökdelenlerle dolu.Avrupa’nın en büyük limanına sahip olan Rotterdam
,Amsterdam’a göre biraz daha burjuva.Gerek insanı , gerek şehirleşmesiyle daha
sakin.Geceleri saat 12’den sonra canlanan şehrin en ünlü clublarından birine
girdiğimde burada her şeyin daha nezih olduğunu gördüm .Etraftaki kız
yoğunluğu dikkatimi çekti direk.House müzik gece 2 itibariyle R&B’ye
dönüştü ve etrafımdaki Beyonceler inanılmazdı ve kendi aralarında kesinlikle rahatsız edilmeden
eğlenen kız grupları çok hoşuma gitti.Nesrin’e bu durumu sorduğumdaki cevap
aynen şu:”Pinot burası Hollanda.Hollanda’da hayat gece başlar sabah biter.Herkes
eğlenir sonra kendi evine gider.NET! ” Ben hayatımda hiç bir yerde o kadar rahat
eğlenmemiştim.
Westermeijer-ROTTERDAM |
KÜP EVLER |
Her güne ayrı
planları sıkıştırmaya çalışırken kına ve düğün telaşına da giriyoruz bir
yandan.Nasıl bi şanssa artık Rotterdam’da Nermin ablamın kınasıyla Konyalım’da
bir güzel döktürüyoruz.Konyalım nedense her yerde beni bulur ,duyunca da
yerinde durana aşk olsun! Tam Türk örf ve adetlerine göre yapılan kınada,
elimizde mumlarla yüksek yüksek tepeleri söyleye söyleye dönüyoruz.(Hayatımda
elime kınayı ilk kez Hollanda’da yaktım bu da garip oldu!). Bir gün öncesinde kınaya gelecek diye duyduğum
gay çifte kitlenmiştim .Tüm gece bir yandan onların aşkını izlerken bir yandan
Hollandalı arkadaşlarının göbek atışlarını izleyerek Nesrin’le eğlencenin
dibine vurduk.
Tepinerek
geçen son 2 geceye rağmen ertesi sabah
erkenden Amsterdam aşkıyla kalkıp yola koyulduk.Trendeki anons yapan bayanın anonsu 4
dilde yapması ve herkes tarafından deliler gibi neredeyse british aksanlı
konuşulan İnglizce ,İtalya'dan sonra şok etkisi yarattı.Hollanda’nın
simgesi yel değirmenlerinin olduğu dümdüz ovaları geçe geçe ulaştığımız şehir
Avrupanın en özgür şehri:AMSTERDAM..
AMSTERDAM CENTRAL |
İstasyondan çıkıp ilerlediğimizde karışımıza çıkan ilk
müze: SEX MUSEUM! Gelmeden önce her şeyini araştırıp okumuştum ama pek ciddiye
almamışım demek ki.
Nesrin bu şehir
Edepsiz!
İçeri
girdiğimde çocuklarıyla gelen aileleler vardı.Ne olabilirdi ki yani? Deme benim
gibi sakın!!Kafamı kaldırıp televizyona baktığımda porno film olduğunu gördüm
önce.Çığlıklar ,bağırmalar garip sesler yankılanırken, müzede kelepçeli
,ağızlarında bağlanmış ,ellerinde deri kırbaçlarla hareketli çıplak cansız
mankenlerle karşılaşıyoruz.Ve bunların arasından bazı cansız mankenlere sensör
konulmuş.Önünden geçtiğini fark edince soyunarak sana doğru şişko adam
geliyor.İşte tam orda Konyalı Pınar çığlığı bastı.Her şeyin nasıl bu kadar
alenen sergilebildiğini benim aklım almadı.Sex ve objelerinin günümüze kadar
nasıl geldiğini anlatan,onla ilgili her türlü alet edavatın bulunduğu, çıplak
insan figürleriyle dolu,gereksiz bir müze.
Amsterdam sokaklarında bir sonraki hedef Red Light
District!
Amsterdam’ın en
ünlü caddesi.Alenen fuhuşun yapıldığı et pazarı.Yüksek camların önünde oturmuş
yaşıtım kızlar kendilerini pazarlamaya çalışırlarken aynı zamanda camı açıp pazarlık yapıyor
müşterileriyle.Sokakta her şey serbest fotoğraf çekmek dışında.Delice dans eden
kızlar mı , yoksa yaşlı şişko teyzeler mi??Benim kanım dondu ilk önce ama sonradan
düşününce insanlarının rahat, çıplak koşsan bakmayacak olmasının sebebi bu
belki de!
Red Light District |
Sex museum hatasından sonra erotic müzesine girmek aklımızın ucundan geçmedi tabii ki!
Erotic Museum |
Dam Square!
Red light’tan sonra yolumuzu ararken birine
nasıl gitceğimizi sordu Nesrin Hollanda'ca.Nesrin’e gelen cevap: ”şurdan
dimdirek git BACIM” çok Türk var çok!
Amsterdam’ın
kalbi Dam Square’e geliyoruz.Madame Tussauds’a o gün her ne kadar giremesek de
en ünlü caddelerinde alışverişe koyuluyoruz.Çikolata dükkanlarındaki
çeşitlere ölüp bittim.Siyah şekerimsi jelibonlarıyla hiç hoşlaşmadım.
Dam Square |
NES! |
Nesrin bu şehir bişi
kokuyo yaa ne ya bu?Ekşimiş yoğurtlu sigara dumanı gibimsi !!!
Uyuşturucunun
legal olduğu bu ülkenin sokakları buram buram ot kokuyor.Adım başı coffee
shop bulmak mümkün.Coffee shoplarda space cakeler,boy boy otlar ve daha
bilmediğim bir sürü şey.Neyse!
Döndükten sonra
gündüz Primark’ta kendimi kaybettim akşamları da Rotterdam’da her gece farklı ülkelerin
yemeklerini yedim ama en çok hoşuma
giden Hollanda guyanası Surinamlıların yemekleri oldu.Balıklı tavuklu ilginç
lezzetleri vardı gerçekten.Sushi benim
gibi midye bile sevmeyen biri için tam bir hayalkırıklığıydı..
Coffee Shop |
Hollanda’ya gelip
de Erasmus köprüsünden yürümemek ve bisiklete binmemek olmazdı.Bisiklete binmek için havanın açmasını beklemeye
gerek yok biliyorduk asla açmayacağını.İnsanlar
yağmur çamur dinlemeden bisiklet sürüyorlar bu ülkede.
Amsterdam aşkı
bitmedi yine yine gittik.Bu sefer Madame Tussauds’u gezdik.Gezinin en eğlenceli
kısımlarından biriydi.Ünlülerin birebir özellikleriyle yapıldığı bal mumu
heykelleriyle gerçekten çok eğlendik.
Bu kadına aşık olmamak elde değil |
charlie chaplin |
Amsterdam
denince akla gelen diğer bir şeyde “I
Amsterdam “yazısı.Sürekli yer değiştiren bu yazıyı bulmak 1 saatten
fazla vaktimizi aldı ama kanalları bir bir atlayarak bulduk sonunda
I LOVE AMSTERDAM |
Beklenen
gün,düğün günü geldi çattı.Den Haag’da olan düğün rüya gibiydi gerçekten.Bi tur
daha Konyalım’da oynadıktan sonra
Hollanda gezimin de sonuna gelmiş olduk. Tüm ailem Türkiye’de sanarken
bir aileminde Rotterdam’da olduğuna tanık oldum.En güzel yanı bu oldu
şüphesiz.Kardeş kadar yakın olduğum kuzenim en büyük çılgınlığıma da şahit tek insan.Sonsuza kadar unutulmayacak günler,ilkler yaşadık.Nesrin
dışında kimseyle yaşayamazdım heralde.İyi ki varsın Nes!
P.S:İlk defa müzeyi vakit kaybı gördüm.Amsterdam'daki diğer müzeleri gezmeyi interrail turuna erteledim.Son bir şey;Amsterdam’a gidip delilik yapmadan dönmeyin!Öptüm seni Heineken'in vatanı!
2 yorum:
harikasın pinoşumm...bu kadar güzel bir anlatım bu kadar güzel bir kız görüntüleriyle bu kadar soluksuz ve keyifle okunur.hareketli videolar ve müzik de çok güzel..interrail bloglarını şimdiden heyecanla bekliyorum..kuzucum benim..
Çok keyifli bir yazı olmuş. Çok beğendim.
Yorum Gönder