19 Mart 2013 Salı

HOLLANDA



       Erasmus ismini  Hollandalı düşünür “Desiderius Erasmus”tan  almış.Erasmus’un gerçek şehri Rotterdam bir sonraki durağım.19 dereceli Roma’dan   2  derece Rotterdam’a  indiğimde kendime gelemeyişim,havaalanında  kuzenimi  seneler  sonra görüyormuşum gibi sarılışım hala aklımda.Şaşkın halde arabayla eve giderkenki  saçmalıklarımı da hala hatırlıyorum: ” Kornaya neden basmıyorsun Nesrin?”  ,”Nesrin şuraya bak 60 yaşında teyze etekle bisiklet sürüyooo bi bak Nesrin nolur bak!”  ,”Burası ne zamandır soğuk Nesrin?”,”Sen de  üşümüyor musun Nesrin?”  ,”Bu şehirde ne kadar  zenci var” ,”Adım başı Sex  Shop ya oha! ”,”Coffee Shop diyo kahve  evi değil ya bu biliyorum , uyuşturucu içiyorlar di mi burada?”,”Elele adamlar  gördüm Nesrinnnnnnnnn!!!” , ”Bu ev yamuk kare mi? Camından düşüverirsin valla muazzallah! ” ve Nesrin’in kahkahaları.Bunların  hepsi  yarım  saatlik havaalanından eve gidiş süresince yaşanan şoklarım ki bu daha  9 günde yaşanacak diğer travmaların habercisiymiş.

        

      Kına ve düğün telaşesi  öncesi beni bekleyen ev  halkıyla bile tam oturamadan Nesrin’le attık kendimizi dışarı.İtalyanların bize benzer hali hiç yurtdışındaymış hissi yaratmamış bende.Rotterdam’ı gezerken  Avrupa’da olduğumu daha net anladığımı söyleyebilirim.Geniş kanallar üzerindeki dev köprülerden geçerek merkeze ulaştığımızda Westermeijer  (Eski beyaz ev) göze çarpıyor hemen.Meğersem burası  Almanlarla savaş sonrasında Rotterdam’da ayakta kalan tek yapıtmış. Almanlar vicdana gelip yıkmaya kıyamamışlar.Ve daha sonra yanında duran küp evler görünüyor.. Zaten şehrin tamamı yeni evler  ve kanal kenarındaki  gökdelenlerle dolu.Avrupa’nın en büyük limanına sahip olan Rotterdam ,Amsterdam’a göre biraz daha burjuva.Gerek insanı , gerek şehirleşmesiyle daha sakin.Geceleri saat 12’den sonra canlanan şehrin en ünlü clublarından birine girdiğimde burada her şeyin daha nezih olduğunu gördüm .Etraftaki kız yoğunluğu dikkatimi çekti direk.House müzik gece 2 itibariyle R&B’ye dönüştü ve etrafımdaki Beyonceler inanılmazdı  ve kendi  aralarında kesinlikle rahatsız edilmeden eğlenen kız grupları çok hoşuma gitti.Nesrin’e bu durumu sorduğumdaki cevap aynen şu:”Pinot burası Hollanda.Hollanda’da hayat gece başlar sabah biter.Herkes eğlenir sonra kendi evine gider.NET! ” Ben hayatımda hiç bir yerde o kadar rahat eğlenmemiştim. 


Westermeijer-ROTTERDAM


KÜP EVLER
 
      Her güne ayrı planları sıkıştırmaya çalışırken kına ve düğün telaşına da giriyoruz bir yandan.Nasıl bi şanssa artık Rotterdam’da Nermin ablamın kınasıyla Konyalım’da bir güzel döktürüyoruz.Konyalım nedense her yerde beni bulur ,duyunca da yerinde durana aşk olsun! Tam Türk örf ve adetlerine göre yapılan kınada, elimizde mumlarla yüksek yüksek tepeleri söyleye söyleye dönüyoruz.(Hayatımda elime kınayı ilk kez Hollanda’da yaktım bu da garip oldu!). Bir  gün öncesinde kınaya gelecek diye duyduğum gay çifte kitlenmiştim .Tüm gece bir yandan onların aşkını izlerken bir yandan Hollandalı arkadaşlarının göbek atışlarını izleyerek Nesrin’le eğlencenin dibine vurduk.

       Tepinerek geçen son 2 geceye rağmen ertesi  sabah erkenden Amsterdam aşkıyla kalkıp yola koyulduk.Trendeki anons yapan bayanın anonsu 4 dilde yapması ve herkes tarafından deliler gibi neredeyse british aksanlı konuşulan İnglizce ,İtalya'dan sonra şok etkisi yarattı.Hollanda’nın simgesi yel değirmenlerinin olduğu dümdüz ovaları geçe geçe ulaştığımız şehir Avrupanın en özgür şehri:AMSTERDAM..

AMSTERDAM CENTRAL
  
 

İstasyondan çıkıp ilerlediğimizde karışımıza çıkan ilk müze: SEX MUSEUM! Gelmeden önce her şeyini araştırıp okumuştum ama pek ciddiye almamışım demek ki.

Nesrin bu şehir Edepsiz!

        İçeri girdiğimde çocuklarıyla gelen aileleler vardı.Ne olabilirdi ki yani? Deme benim gibi sakın!!Kafamı kaldırıp televizyona baktığımda porno film olduğunu gördüm önce.Çığlıklar ,bağırmalar garip sesler yankılanırken, müzede kelepçeli ,ağızlarında bağlanmış ,ellerinde deri kırbaçlarla hareketli çıplak cansız mankenlerle karşılaşıyoruz.Ve bunların arasından bazı cansız mankenlere sensör konulmuş.Önünden geçtiğini fark edince soyunarak sana doğru şişko adam geliyor.İşte tam orda Konyalı Pınar çığlığı bastı.Her şeyin nasıl bu kadar alenen sergilebildiğini benim aklım almadı.Sex ve objelerinin günümüze kadar nasıl geldiğini anlatan,onla ilgili her türlü alet edavatın bulunduğu, çıplak insan figürleriyle dolu,gereksiz bir müze.





Amsterdam sokaklarında bir sonraki hedef Red Light District!
      

      Amsterdam’ın en ünlü caddesi.Alenen fuhuşun yapıldığı et pazarı.Yüksek camların önünde oturmuş yaşıtım kızlar kendilerini pazarlamaya çalışırlarken aynı zamanda  camı açıp pazarlık yapıyor müşterileriyle.Sokakta her şey serbest fotoğraf çekmek dışında.Delice dans eden kızlar mı , yoksa yaşlı  şişko teyzeler  mi??Benim kanım dondu ilk önce ama sonradan düşününce insanlarının rahat, çıplak koşsan bakmayacak olmasının sebebi bu belki de!

Red Light District
 

Sex museum hatasından sonra erotic müzesine girmek aklımızın ucundan geçmedi tabii ki!

Erotic Museum
 Dam Square!
        

       Red light’tan sonra yolumuzu ararken birine nasıl gitceğimizi sordu Nesrin Hollanda'ca.Nesrin’e gelen cevap: ”şurdan dimdirek git BACIM” çok Türk var çok!
      Amsterdam’ın kalbi Dam Square’e geliyoruz.Madame Tussauds’a o gün her ne kadar giremesek de en ünlü caddelerinde alışverişe koyuluyoruz.Çikolata dükkanlarındaki çeşitlere ölüp bittim.Siyah şekerimsi jelibonlarıyla hiç hoşlaşmadım.

Dam Square


NES!

 Nesrin bu şehir bişi kokuyo yaa ne ya bu?Ekşimiş yoğurtlu sigara dumanı gibimsi !!!
     
        Uyuşturucunun legal olduğu bu ülkenin sokakları buram buram ot kokuyor.Adım başı  coffee  shop bulmak mümkün.Coffee shoplarda space cakeler,boy boy otlar ve daha bilmediğim bir sürü şey.Neyse!
    Döndükten sonra gündüz Primark’ta kendimi kaybettim akşamları da  Rotterdam’da her gece farklı ülkelerin yemeklerini  yedim ama en çok hoşuma giden Hollanda guyanası Surinamlıların yemekleri oldu.Balıklı tavuklu ilginç lezzetleri vardı gerçekten.Sushi  benim gibi midye bile sevmeyen biri için tam bir hayalkırıklığıydı..

 
Coffee Shop

     Hollanda’ya gelip de Erasmus köprüsünden yürümemek ve bisiklete binmemek olmazdı.Bisiklete binmek için havanın açmasını beklemeye gerek yok biliyorduk asla açmayacağını.İnsanlar yağmur çamur dinlemeden bisiklet sürüyorlar bu ülkede.



      Amsterdam aşkı bitmedi yine yine gittik.Bu sefer Madame Tussauds’u gezdik.Gezinin en eğlenceli kısımlarından biriydi.Ünlülerin birebir özellikleriyle yapıldığı bal mumu heykelleriyle gerçekten çok eğlendik.




  


Bu kadına aşık olmamak elde değil
    

charlie chaplin

  

         Amsterdam denince akla gelen diğer bir şeyde “I  Amsterdam “yazısı.Sürekli yer değiştiren bu yazıyı bulmak 1 saatten fazla vaktimizi aldı ama kanalları bir bir atlayarak bulduk sonunda 

I LOVE AMSTERDAM
      
       Beklenen gün,düğün günü geldi çattı.Den Haag’da olan düğün rüya gibiydi gerçekten.Bi tur daha Konyalım’da oynadıktan sonra  Hollanda gezimin de sonuna gelmiş olduk. Tüm ailem Türkiye’de sanarken bir aileminde Rotterdam’da olduğuna tanık oldum.En güzel yanı bu oldu şüphesiz.Kardeş kadar yakın olduğum kuzenim en büyük çılgınlığıma da şahit tek insan.Sonsuza kadar unutulmayacak günler,ilkler yaşadık.Nesrin dışında kimseyle yaşayamazdım heralde.İyi ki varsın Nes!



P.S:İlk defa müzeyi vakit kaybı gördüm.Amsterdam'daki diğer müzeleri gezmeyi interrail turuna erteledim.Son bir şey;Amsterdam’a gidip delilik yapmadan dönmeyin!Öptüm seni Heineken'in vatanı!
 



2 yorum:

nurgune dedi ki...

harikasın pinoşumm...bu kadar güzel bir anlatım bu kadar güzel bir kız görüntüleriyle bu kadar soluksuz ve keyifle okunur.hareketli videolar ve müzik de çok güzel..interrail bloglarını şimdiden heyecanla bekliyorum..kuzucum benim..

Adsız dedi ki...

Çok keyifli bir yazı olmuş. Çok beğendim.